Göz ya da kulak için uyak olayını ilk kez Divan edebiyatında duyarız. Sonraki dönemlerde ise Servetifünûn döneminin başında yeniden dile gelir. Öyle bir anlayış farklılığıdır ki bu edebiyatımız için çok önemli bir dönem olan Servetifünûn’un başlamasını sağlar. Bu uyak tartışmasının sebebi aslında o dönemlerde kullandığımız alfabedir. Latin alfabesinden önce kullandığımız alfabe çoğunlukla Arap alfabesinden alınmış harflerden oluşuyordu. Bu alfabe Türkçe seslerin tamımını karşılamadığından Fars alfabesinden de birkaç harf alınmıştır. İşte bu Osmanlı alfabesi şu şekildedir:
Gördüğümüz gibi bu alfabede bir sesi karşılayan birden fazla harf vardır. Üç tane “h”, üç tane “z”, üç tane “s”, iki tane “k” sesi vardır. Bu sesler söyleyiş bakımından aynı değildir zira bazıları peltek bazıları ise kalın ya da incedir. İşte bu seslerle uyak yapılırken eğer dize sonunda yazılışı farklı, söylenişi aynı sesleri kullanıyor ve biz uyak var diyorsak o zaman “kulak için uyak” anlayışını savunuyoruz demektir eğer biz bu şekilde uyak olduğunu kabul etmiyorsak “göz için uyak” anlayışını savunuyoruz demektir. Yani gözümüze aynı görünmeli bu sesler farklı sesler dersek “göz için” ,”aman ne dönemi var aynı sesi duysam yeter” diyorsak “kulak için uyak” anlayışını savunuruz. Aşağıdaki örneği inceleyelim:
عبث abes
مكتبس muktebes
Bakın sözcüklerin son harfleri okunuşta aynı yazımda farklı.Göz için uyak anlayışı gördüğüne bakar ve burada uyak yoktur der. Çünkü bu anlayışta nasıl duyulduğu önemli değildir. Kulak için uyak anlayışı ise nasıl yazıldığına bakmaz ve ben burada aynı sesleri duyuyorum der. Kısacası göz için uyak anlayışı gözüne (gördüğüne) , kulak için uyak anlayışını kulağına (duyduğuna) göre uyağı değerlendirir. Yukarıdaki örnek Servetifünûn’un doğmasını sağlayan tartışmanın ilk kıvılcımıdır.
Şimdi biraz yorum yapalım ÖSYM kafasıyla başka bilgilere kendimiz ulaşalım. Bu uyaklardan göz için uayk daha zordur.Kulak için uyak ise daha kolaydır. Göz için uyak ne kadar kuralcı bir kafadan çıkıyorsa kulak için uyak da o kadar özgürlükçü, yenilikçi kafalardan çıkar. Divan şiiri kuralcıdır, şekilcidir;o zaman bilin bakalım hangisini savunur? Tanzimat’ta başlayan eski-yeni tartışmasında eskiyi savunanlar Divan geleneğini sever ve devam etmesini ister. O zaman söyleyin bakalım eskiyi savunanlar hangi görüşü destekler? Yeniyi savunanlar, başta Recaizade Mahmut Ekrem Servetifünûn’un fitilini ateşler. O zaman haydi beraber söyleyelim Servetifünûncular hangi anlayışı savunur?
Tüm bunlarla olayı çözdüğümüzü düşünüyorum ve hangi anlayışın size daha sıcak geldiğini de merak ediyorum? Sizce hangisi daha sanatsal?