GAZEL
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı
Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı
Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı
Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı
Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı
Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Beni tan eyleyen gafîl seni görgeç utanmaz mı
Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
GAZEL
Aceb bu derdümün dermânı yok mu
Yâ bu sabr itmegün oranı yok mu
Yanaram mumlayın başdan ayağa
Nedür bu yanmağun payanı yok mu
Güler düşmen benüm ağladuğuma
Aceb şol kâfirün imânı yok mu
Delüpdür cigerümi gamzen oku
Ara yürekde gör peykânı yok mu
Su gibi kanumu toprağa kardun
Ne sanursın garîbin kanı yok mu
Cemâl-i hüsnüne mağrur olursın
Kemâl-i hüsnünün noksânı yok mu
Begüm Dehhâni’ye ölmezden öndin
Tapuna irmegün imkânı yok mu
GAZEL
Hattım hisabın bil dedin gavgalara saldın beni
Zülfüm hayalin kıl dedin sevdalara saldın beni
Geh ebr veş giryan edip geh bad veş püyan edip
Mecnun-ı sergerdan edip sahralara saldın beni
Vaslım dilersin çün dedin lutf edeyin olsun dedin
Yarın dedin birgün dedin ferdalara saldın beni
Yusuf gibi izzette sen Yakub veş mihnette ben
Dil sakin-i beytül hazen tenhalara saldın beni
Baki sıfat verdin elem ettin gözüm yaşını yem
Kıldın garik-i bahr-ı gam deryalara saldın beni
GAZEL
Bir lebi gonca yüzü gülzar dersen işte sen
Har-ı gamda andelib-i zar dersen işte ben
Lebleri mül saçları sünbül yanagı berk-i gül
Bir semenber serv-i hoşreftar dersen işte sen
Payine yüzler sürer her serv-i dil-cuyun revan
Su gibi bir aşık-ı didar dersen işte ben
Zülfü sahir turrası tarrar şuh-ı şivekar
Çeşmi cadü gamzesi mekkar dersen işte sen
Firkatinde teşne leb hatır perişan haste dil
Künc-i gamda bi-kes ü bi-mar dersen işte ben
Gözleri sabr u selamet ülkesini tarac eden
Bir amansız gamzesi Tatar dersen işte sen
Bakiya Ferhad ile Mecnun-ı şeydadan bedel
Aşık-ı bi-sabr ü dil kim var dersen işte ben
KASİDE
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su
Zevk-i tiğından aceb yok olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırakır rahneler dîvâre su
Suya versin bağ-ban gülzar-ı zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin-gülzâre su
Ohşadabilmez gubârını muharrir hattına
Hâme tek bakmaktan inse sözlerine kare su
Arızın yâdiyle nem-nâk olsa müjgânım n’ola
Zayi olmaz gül temennâsiyle vermek hâre su
Gam günü etme dîl-i bîmardan tiğin diriğ
Hayrdır vermek karanû gecede bîmâre su
İste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et
Susuzum bu sahrede benim’çün âre su
Ben lebim müştâkıyım zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yâre su
Ravza-ı kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr
Âşık olmuş gâlibâol serv-i hoş reftâre su
Su yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek
Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vare su
Dest-bûsı arzûsiyle ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağım sunun aninle yâre su
İçmek ister bülbülün kanın meğer bir reng ile
Gül budağının mîzacına gire kurtâre su
Tînet-i pâkini rûsen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr’e su
Seyyid-i nev;i beser dervâ-vi dürr-i istifâ
Kim sepiptir mu’cizâtı âteş-i eşrâre su
Kılmak için taze gül-zâr-i nübüvvet revnakın
Mu’cizinden eylemiş izhar seng-i hâre su
Mu’ciz-i bir bahr-i bî-pâyan imiş âlemde
Kim Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâre su
Hayret ilen parmağın dişler kim etse istima
Parmağında verdiği şiddet günü Ensâr’e su
Eylemiş her katrede bin bahr-i rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzu-ı için gül ruhsâre su
Hâk-i pâayine yetem der ömrlerdir muttasıl
Başını taştan taşa vurup gezer âvâre su
Zerre zerre hâk-i der-gâhına ister salar nûr
Dönmez ol der-gâhdan ger olsa pâre su
Zikr-i na’tın virdini derman bilir ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humar için içer mey-hâre su
Yâ Habîbâ’llah yâ Hayr’el-beşer müştâkınım
Eyle kim leb-teşneler yanıb diler hem vâre su
Şensin ol bahr-i kerâmet kim Şeb-i Mi’rac’da
Şeb-nem-i feyzin yetirmiş sâbit ü seyyâre su
Çeşm-i hûr-şidden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkâdin tecdîd eden mi’mâre su
Bîm-i dûzah nâr-i gam salmış dîl-i sûzânıma
Var ümîdim ebr-i ihsanın sepe ol nâre su
Yûmn-i na’tinden güher olmuş Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsandan dönen tek lü’lü-i şeh-vâre su
Hâb-ı gafletten olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Hâb-i hasretten dökende dîde-i bîdâre su
Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vasim vere ben teşne-i dîdâre su
MÜSTEZAT
Ey şûh-ı kerem-pîşe dil-i zâr senindir
Yok minnetin aslâ
V’ey kân-ı güher anda ne kim var senindir
Pinhân ü hüveydâ
Sen kim gelesin meclise bir yer mi bulunmaz
Baş üzre yerin var
Gül goncesisin gûşe-i destâr senindir
Gel ey gül-i ra’nâ
N’eylersen edip bir iki gün bâr-ı cefâya
Sabreyle de sonra
Peymâne senin hâne senin yâr senindir
Ey dil tek ü tenhâ
Bir bûse-i can-bahşına ver nakd-i hayâtı
Ger ka – ‘il olursa
Senden yanadır söz yine bâzâr senindir
Ey âşık-ı şeydâ
Çeşmânı siyeh-mest-i sitem kâkülü pür-ham
Ebrûları pür-çîn
Benzer ki bu dildâr-ı cefakâr senindir
Bî-şübhe Nedîmâ
MÜSTEZAT
Bülbül yetişir bağrımı hûn etti figanın
Zabt eyle
dehânın
Hançer gibi deldi yüreğimin tfğ-i zebanın
Te’sir-i
lisânın
Ah eylemeğe başladı âyâ bu ne halet
Nolsun bu
hararet
Bilmem yine bir derd mi var bülbül-i canın
Ol mürg-ü
nihânın
Âh etse nola bülbül-i dil meşhedim üzre
Tâ mahşer olunca
Çok çekti gam-ı harını gülzâr-ı cihanın
Bu bâğ-ı fenanın
İzzet ne şeker çiğnedi tût? gibi bilmem
Açmış yeni bir söz
Reşk ile sulandı yine ağzı şuarânın
Sınf-ı fusehânın
KITA
İlm kesbiyle pâye-i rif’at
Ârzû-yı muhâl imiş ancak
Aşk imiş her ne var âlemde
ilm bir kîl ü kâl imiş ancak
RUBAİ
Ey kör!Bu yer, bu gök, bu yıldızlar,boştur boş!
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
RUBAİ
Seni aramaktan dünyanın başı dertte;
Zengine de göründüğün yok, fakire de;
Sen konuşursun da biz sağır mıyız yoksa,
Hep kör müyüz, sen varsın da görünürde.
RUBAİ
Ahvâl-i cihânı her zaman söyleşelim
Amma gam-ı aşkımız nihân söyleşelim
Ey vâkıf-ı râz-ı aşk olan ârif-i cân
Ney gibi seninle bî-zebân söyleşelim
ŞARKI
Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâ-şâda
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a
İşte üç çifte kayık iskelede âmâde
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a
Gülelim oynayalım kâm alalım dünyâdan
Mâ’-i tesnîm içelim Çeşme-i nev-peydâdan
Görelim âb-ı hayât akdığın ejderhâdan
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a
Geh varıb havz kenarında hırâmân olalım
Geh gelib Kasr-ı Cinân seyrine hayran olalım
Gâh şarki okuyub gah gazelhân olalım
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a
İzn alıb Cum’a namazına deyû mâderden
Bir gün uğrulayalım çerh-i sitem-perverden
Dolaşıb iskeleye doğru nihân yollardan
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a
Bir sen ü bir ben ü bir mutrib-i pâkîze-edâ
İznin olursa eğer bir de Nedîm-i şeydâ
Gayrı yârânı bugünlük edib ey şûh fedâ
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’dâbâd’a
HAZAN BAHÇELERİ
Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş
Son demde bu mevsim gibi benzimde kül olmuş
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
MURABBA
Geçti cânânın firâkı cânıma
Tîr-i cevri gibi girdi kanıma
Nâleden bir kimse gelmez yanıma
Söyle ey bâd-ı sabâ cânânıma
Bahr-i aşkına olal’dan âşinâ
Yad oluptur cümle-i âlem bana
Yalınız kaldım garîb ü mübtelâ
Söyle ey bâd-ı sabâ cânânıma
Yaktı yandırdı beni nâr-ı firâk
İşidenlerden ırak olsun ırak
Hey ne müşkil derd olur bu iştiyâk
Söyle ey bâd-ı sabâ cânânıma
Derd-i mendine şefâat eylesin
Hâtırım sorsun inâyet eylesin
Bî-vefâlıktan ferâgat eylesin
Söyle ey bâd-ı sabâ cânânıma
Âşık olal’dan ana leyl ü nehâr
Aşkım artar eksilir sabr u karâr
Olmasın Yahyâ gibi mahzûn u zâr
Söyle ey bâd-ı sabâ cânânıma