KOŞMA
Yiğidin
eyisini nerden bileyim
Yüzü güleç, kendi yaman olmalı
Kasavet serine çöktüğü zaman
Gönlünün gâmını alan olmalı
Benim sözüm
yiğit olan yiğide
Yiğit olan muntazırdır öğüde
Ben yiğit isterim fırka dağında
Yiğidin başında duman olmalı
Yiğit olan
yiğit kurt gibi bakar
Düşmanı görünce ayağa kalkar
Kapar mızrağını meydana çıkar
Yiğidin ardında duran olmalı
Sâfi güzel
olan, şol bazı kötü
Yiğidin densizi ey’olmaz zati
Gayet durgun ister silahı atı
Yiğit el çekmeyip viran olmalı
Karac’oğlan
der ki çile çekilmez
Hozan tarlalara sümbül ekilmez
Sak yabancı ile başa çıkılmaz
İçinden sıdk ile yanan olmalı
KOŞMA
Benden selam
olsun Bolu Beyi’ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar gümbür gümbür seslenmelidir
Düşman geldi
tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Delik demir çıktı mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Köroğlu düşer
mi gene şanından
Ayırır çoğunu er meydanından
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çizme dolup şalvar ıslanmalıdır
KOŞMA
Adalet
kalmadı hep zulüm doldu
Geçti şu baharın gülleri soldu
Dünyanın gidişi acayip oldu
Koyun belli değil, kurt belli değil
Başım ayık
değil kederden yastan
Ah ettikçe duman çıkıyor baştan
Haraba yüz tuttu bezm-i gülistan
Yayla belli değil, yurt belli değil
Çark bozulmuş
dünya ıslah olmuyor
Ehl-i fukaranın yüzü gülmüyor
Âşık Ruhsati dediğini bilmiyor
Yazı belli değil, hat belli değil
SEMAİ
Gönül gurbet
ele çıkma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Yöğrüktür
bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet ilde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez
Bahçemizde
nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz
Deryalarda
olur bahri
Doldur ver içem zehri
Sunam gurbet elin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez
Emrah der ki
düştüm dile
Bülbül figan eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz
VARSAĞI
Bre ağalar
bre beğler
Ölmeden bir dem sürelim
Gözümüze kara toprak
Dolmadan bir dem sürelim
Aman bey
Allahım aman
Ne aman bilir ne zaman
Üstümüzde çayır çemen
Bitmeden bir dem sürelim
Buna felek
derler felek
Ne aman bilir ne dilek
Ahir ömrümüzü helâk
Etmeden bir dem sürelim
Karaca oğlan
der cânân
Güzelim sözüme inan
Bu ayrılık bize heman
Ermeden bir dem sürelim
VARSAĞI
Behey elâ
gözlü dil-ber
Vaktin geçer demedim mi
Harami mi olmuş gözlerin
Beller keser demedim mi
Bak şu kaşa
bak şu göze
Ciğer kebap oldu köze
Yakasız gömlekler bize
Felek biçer demedim mi
Deryalarda
yüzer gemi
Şeker dudağının yemi
Süregör devranı demi
Devran geçer demedim mi
Karac’oğlan
der merd ile
Sözüm yoktur nâ-merd ile
Kahpe felek bu derd ile
Bizi eğer demedim mi
İLAHİ
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni
Aşkın aşıklar oldurur
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni
Sufilere sohbet gerek
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni
Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene Ver anları
Bana seni gerek seni
Yunus’dürür benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni
NEFES
Eğer ekilir
de bostan olursam
Şu halkın diline destan olursam
Kara toprak senden üstün olursam
Bu yıl bu yayladan Şâh’a gidelim
Bir bölük turnaya sökün dediler
Yürekteki derdi dökün dediler
Yayladan öteki yakın dediler
Bu yıl bu yayladan Şâh’a gidelim
NEFES
Güzel Aşık Cevrimizi
Çekemezsin Demedim Mi
Bu Bir Rıza Lokmasıdır
Yiyemezsin Demedim Mi
Yemeyenler Kalır Naçar
Gözlerinden Kanlar Saçar
Bu Bir Demdir Gelir Geçer
Duyamazsın Demedim Mi
Gidelim Ali Sırrına
Çıkalım Meydan Yerine
Canı Baştan Hak Yoluna
Koyamazsın Demedim Mi
Dervişlik Ulu Dernektir
Görene Büyük Örnektir
Yensiz Yakasız Gömlektir
Giyemezsin Demedim Mi
Bak Şu Aşığın Haline
Ne Gelse Söyler Diline
Küfür İmanın Yoluna
Sayamazsın Demedim Mi
Pir Sultan Ali Şahımız
Hakka Ulaşır Rahımız
Oniki İmam Penahımız
Uyamazsın Demedim Mi
ŞATHİYE
Yücelerden
yüce gördüm
Erbabsın sen koca Tanrı
Alim okur kelam ile
Sen okursun hece Tanrı
Kıldan köprü
yaratmışsın
Gelsin kulum geçsün deyü
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı
Garib kulun
yaratmışsın
Derde mihnete katmışsın
Anı aleme atmışsın
Sen çıkmışsın uca Tanrı
Kaygusuz
Abdal yaradan
Gel içegör şu cür’adan
Kaldır perdeyi aradan
Gezelim bilece Tanrı
NUTUK
Evvel tevhid
sürer mürşid dilinden
Erişir cânına fazlı Hudâ’nın
Kurtulursun emarenin elinden
Erişir cânına fazlı Hudâ’nın
İkincide
verir lafzatullahı
Anda keşf ederler sıfatullâhı
Hasenât yeter der eder günâhı
Erişir cânına fazlı Hudâ’nın
Üçüncüde yâ
Hû ismini oku
Garib bülbül gibi durmayıp şakı
Kendi vücutlunda bulagör Hak’ı
Erişir cânına fazlı Hudâ’nın
Dördüncü
esmâya nâil olasın
Enal’-Hak sırrına vâkıf bulasın
Dahi ölmezden sen evvel ölesin
Erişir cânına fazlı Hudâ’nın
MANİ
Şu dağlar
olmasaydı
Çiçeği solmasaydı
Ölüm Allah’ın emri
Ayrılık olmasaydı
MANİ
Ağlarım
çağlar gibi
Derdim var dağlar gibi
Ciğerden yaralıyım
Gülerim sağlar gibi
Her gelen bir gül ister
Sahipsiz bağlar gibi
MANİ
Bağ bana
Bahçe bana
bağ bana
Değme zincir kâr etmez
Zülfün teli bağ bana
TÜRKÜ
Yârim
İstanbul’u mesken mi tuttun
Gördün güzelleri beni unuttun
Sılaya dönmeye yemin mi ettin
Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
Yârim sen gideli yedi yıl oldu
Diktiğin fidanlar meyveye durdu
Seninle gidenler sılaya döndü
Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
Ağamın geydiği ketenden gömlek
Yok imiş dünyada öksüze gülmek
Gurbet ellerinde kimsesiz ölmek
Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
İğde çiçek açmış dallar götürmez
Dağlar diken olmuş kervan oturmaz
Benim bağrım yufka sitem götürmez
Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
TÜRKÜ
Bağdat
ellerinden gelen turnalar
Turnalar ne haber yardan ne haber
Şimdi benim yârim gözün sürmeler
Turnalar ne haber yardan ne haber
Esip esip karlı dağlar aşarsın
Kılavuzun yok mu neden şaşarsın
Bir yazdan bir güzden derdim deşersin
Turnalar ne haber yardan ne haber
Katar katar gökyüzünde dönersin
Akşama mı kaldın neden eversin
Doğru söyle sen Mevlâ’yı seversin
Turnalar ne haber yardan ne haber
Yârini öldürmüş eli kan mola
Ak gerdan üstünde çifte ben mola
Doğru söylen benim yârim sağ mola
Turnalar ne haber yardan ne haber